Zor Zamanlar İçin Kalpten Kelimeler

Zor Zamanlar İçin Kalpten Kelimeler

Psikoterapist Ayşe Melek'ten ruha şifa birkaç söz...

Herşey darmadağın olduğunda, büyük bir yıkım olduğunda sinir sistemimiz buna bir reaksiyon verir. Başka türlüsü mümkün değildir. Bu reaksiyonlar çeşitlenebilir ancak reaksiyon olmaması mümkün değildir. İnsan varlığı böyle bir mekanizmaya sahiptir. Tehdit altında hissetiğimiz an, gerekçe her ne olursa olsun sistemimiz ‘’alarm’’ verir. Bu alarm sayesinde; Tehditle savaşabilir, tehditten kaçıp kendimizi koruyabiliriz ya da ikisini de yapamıyorsak donup kalarak bir kurtuluş umabiliriz. Üçü de mümkün. Üçü de yerine göre eşit derecede işlevseldir. En temel ve en önemli ihtiyacımız ‘’güvenlik’’tir. Ruhsal ya da fiziksel her türlü tehdit bizi tetikler. Yaşadığımız duygular sadece olan olaylarla ilgili değildir. Geçmişte olmuş ama işlenmemiş bütün travma ve duygular da bu sürecte açığa çıkarcaktır.

Yaşadığımız son olaylar gerçekten büyük bir ‘’yıkım’’ ve yıkım acı vericidir, zorlayıcıdır. Yıkımın vermiş olduğu bazı duygulara maruz kalıyoruz. Yaşananlar karşısında üzgünüz, öfkeliyiz ve içimiz paramparça. Çaresiz hissediyoruz çünkü ne kadar da aciz ve küçük olduğumuz gerçeği yüzümüze çarpıyor ve bu bizler için büyük bir yıkım. Utanç hissediyoruz çünkü insanlar öldü ve bizler hala hayattayız. Suçluluk hissediyoruz çünkü çok şey yapılması gerekiyor ama biz sanki hiçbir şey yapamayacak gibi ya da yapmıyor gibi hissediyoruz. Kaygılıyız çünkü ya bizim başımıza da aynısı gelirse diye düşünüyoruz ve bunu düşündüğümüz için bir daha utanıyoruz. Bütün bunları hissetmek çok normal. Bu duyguların içine girip, görüp, çıkacağız ve bundan kaçış yok. Ancak bu duyguların içine girip çıkarken desteklenmeye ihtiyacımız var. Kendimizi desteklemeye ve diğerlerini desteklemeye.

Böylesi büyük bir yıkım karşısında tramvatize olmadan devam edebilmenin tek yolu buna cevap verebilmek. Buna cevap verme gücünü bize sağlayacak olan tek şey de destek. Sosyal ilişki çok iyi bir kaynaktır ama sosyal ilişki de yeniden tramvatize olma ihtimali de söz konusudur. Neye maruz kaldığımıza dikkat etmemiz önemli. Zorlayıcı duygularımızı artıran ya da tetikleyen bir ortam bize iyi gelmeyebilir. Fırtınanın içinden geçtik. Farklı sebeplerden, farklı oranlarda bir sürü kayıp yaşadık. Bütün kontrol ve güvenlik hissimizi kaybettik. Yaşananlar karşısında donakaldık ve bunların hepsi çok normal. Bu kontrol ve güvenlik hissini yeniden deneyimlemeye ihtiyacımız var. Fırtınadan sağ çıkanlar olarak rutinlere devam ederek, elimizden geleni yaparak, kayıpların yasını tutarak yıkımı yeniden onarmak adına güzümüz, kapasitemiz ve becerilerimiz ölçüsünde katkı sunmak çok önemlidir.

Çoğumuz hayata devam etmeyi suç gibi hissediyor. Halbuki şunu teyit etmek çok mühim. Hayata devam etmek, olanları unutmak ya da yok saymak değildir. Olanları önemsememek ya da sırt çevirmek de değildir. Dolayısıyla bu olanları görmezden gelip hiçbir şey yapmayacağımız anlamına da gelmiyor. Aksine bir şey olduğu gerçeğiyle bütünüyle yüzleşmek ve sorumluluk almak demektir. Birbirimize ihtiyacımız var, geride kalan hayatı yeniden toparlamaya ihtiyacımız var. Bütün bunlar için de ‘’kendimize’’ ihtiyacımız var. Bu yüzden; asgari düzeyde de olsa, içinden gelmese de beslenmene ve uyumana dikkat etmelisin. Bunu yapmaman demek ‘’yıkımı kendine yöneltmen’’ demek. Oysa maruz kaldığımız bu yıkımın onarılmaya ihtiyacı var.

Çok verimli olmayacağını bilsen de gücün yettiğince çalışmaya devam et. Duyguların yükseldiğinde bunları ifade etmek ya da yaşamak konusunda kendini yüreklendir. Güvendiğin birine sarılıp ağla. Seni telkin edeceğini bildiğin birini arayıp kaygını ya da çaresizliğini paylaş. Bu süreçte birbirimize ihtiyacımız var. Keyif aldığın şeyleri yapmak suç gibi gelebilir ama yine de sana iyi gelecek bir şeyler yapmaktan geri durma.

Son olarak duygularımızla ilgili bir ipucu vermek gerekirse, duygular ihtiyaçlarımızı anlatan rehberdir. İçinde kaybolmak yerine işaret ettiği ihtiyacı görüp gidermeyi deneyebilirsin. Bu süreç karşısında en çok hissettiğimiz duygular; üzüntü, yalnızlık, utanç, hınç, boşluk, öfke, kaygı ve strestir. Bütün bunlar olduğunda ne yapmalıyız ya da neye ihtiyacımız var sorusu akıllara gelir. Üzüntü hissi geldiğinde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey ağlamaktır. Üzüntü bu şekilde somutlaşıyor. Yalnızlık hissinin bizlere hissettirdiği en büyük ihtiyaç bağ kurma ihtiyacıdır. Utanç duygusu bize varoluşumuzla ilgili bir problemimiz olduğunu anlatır ve bunun işaret ettiği ihtiyaç duygusu şefkattir. Boşluk hissinin bizlere işaret ettiği şey bir şeyler üretmek, bir şeyler yaratmak halidir. Öfke duygusu sinirlenme ve kontrol etmeyle, kaygı nefes almakla ve stres eyleme geçmekle bağlantılıdır.

Unutmamalıyız ki zaman her şeyin ilacıdır. Üçte ikimiz bu süreci sağlıklı atlatacağız. Üçte biri desteğe ihtiyaç duyacak. Bu zor süreçte yardım istemekten asla geri durmayın. Her an acıyı hissederek yaşayamayız. Normalleşme sürecine geçmeniz sizi kötü biri yapmaz insan yapar.

Ayşe Melek

Paylaş