Beden Nedir Ne Değildir?

Beden Nedir Ne Değildir?

Rasyonalizmin ötesinde insan bedenin ne olduğuna bakmak istersek rüyalardan, sembollerden, kelimelerin ötesine geçen bir anlam dünyasından söz etmemiz gerekir.

Ölü bir beden ruh, bilinç, eylem bakımından pek bir şey ifade etmez. Tüm bu sözünü ettiğimiz kavramlar bedenin canlılığını sağlarken aynı zamanda bunlar açısından bir sembolleştirme aracıdır da aynı zamanda.

Mentalizasyon kapasitemiz yeterince gelişmediyse, yani bir gözleyen bene, dışarıdan kendini izleyen, değerlendiren, anlayan, gören, hisseden bir “ben”e sahip değilsek içsel uyumumuz bozulduğunda bunu anlamlandıramaz ve ifade edemeyiz. İçgörüsü olmayan kişinin sembolize etme kapasitesi de yoktur. Bu ne demek? Bu doğduğumuz andan itibaren bedensel olarak yaşadığımız ve hissettiğimiz kaosun yarattığı olumsuz duyguların anlamlandırılamaması, ifade edilememesi ve yatıştırılamamasıdır. Biraz karmaşık gibi görünen bu sistemi açlık üzerinden biraz daha somut ve anlaşılır hale getirmeye çalışalım.

Bebek doğduğunda 9 aydır yaşadığı anne karnında ki mutlak iyilik hali sona ermiş ve ihtiyaç sahibi bir varlık haline gelmiştir. Kordondan gelen akım kesilmiş ve dışsal bir besleyiciye ihtiyaç duymaya başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak vücut kan şekeri düşer böylece homeostasis (iç denge) bozulur. Bu bebek için inanılmaz zor bir andır çünkü bununla nasıl başa çıkacağını bilemez. Bunu anlamak için uzay boşluğuna atıldığınızı, etrafınızdan milyonlarca cisim geçtiğini ve bu cisimlerin hiçbirinin sizin için tanıdık olmadığını, vücut dengenizin altüst olduğunu ve ne yapacağınıza dair en ufak bir ipucu ya da fikriniz olmadığını hayal edebilirsiniz. Bu halin bebeğe yaşattığı his tam bir kaostur ve bu kaos ve çaresizlik bebeği ağlamaya sevk edecek bu sayede yardım gelecek ve bebek nesneler dünyasıyla irtibat kurmaya başlayacaktır. Bu şekilde başlayan açlık serüveni, bebeğin bedensel olarak açlığı hissetmesi, anlamlandırması, ben açım, acıktım şeklinde ifade edebilir hale gelmesiyle son bulacaktır. Bu basit gibi görünen gelişim çeşitlenecek ve dünyadaki milyonlarca bilinmezlik (şanslıysak ve yeterince iyi bir bakım verenimiz varsa) bebek için anlamlı, baş edilebilir, yatıştırılabilir ve tanınır hale gelecektir.

Bu süreçte yaşanan aksaklıklar olup bitenlerle yeterince iyi başedememize sebep olur. Beden bu manada zihinsel olarak sembolleştiremediğimiz, sözel olarak ifade etmeyi öğrenemediğimiz ve anlamlandıramadığımız her türlü deneyimin somutlaşma ve ifade edilme alanıdır. Kişi eğer bilinç düzeyinde bu dengeyi sağlayamıyorsa bu bedeninde bir hastalık belirtisi olarak görülür. Bu açıdan baktığımızda bedenin kendi başına ve kendiliğinden hastalandığını söyleyemeyiz. İnsan bedeninde açığa çıkan her hastalık belirtisi aynı zamanda kişinin ruhunda, bilincinde, psikolojisinde bir bozulma olduğu anlamına gelir. Her birimiz aslında bedenimizde açığa çıkan hastalık belirtilerinin ruhumuzdaki anlamlarını araştırmakla yükümlüyüz. Hastalığı sadece bedensel bir şey olarak görüp yalnızca maddesel müdahalelerde bulunmak bize emanet olarak verilmiş olan bedene yapılmış bir tür haksızlıktır. Yalnızca bedene ait olmayan bir hastalığı bedenimize yüklediğimiz gibi iyileşmeyi de ondan beklemek, huzurlu mutlu bir ev yaşantısına sahip olmadığımız halde sürekli evimizin dış görüntüsü ve dekorasyonuyla uğraşmamıza benzer. Beden yalnızca bir enstrümandır. Enstrümanı nasıl çalacağımızı bilmiyorsak, yeterince zengin bir repertuarımız yoksa istediğimiz kadar pahalı ve iyi akort edilmiş bir enstrümana sahip olalım ahenkli bir müzik ortaya koymamız mümkün değildir.

Bedenimizin ötesini görmek, semptomun ötesini görmek, bedensel iyileşmeyi ruhsal iyileşmeden ayrı görmemek gerekir. Çocukluk travmaları ifade edilmemiş bütün duygularımız, kayıplar, bitmemiş yaslar, edilmemiş vedalar, bütün ilişki problemlerimiz bedensel hastalık belirtilerinin bir parçasıdır. Parçalar birleşmeden iyileşme gerçekleşmez.

Melek Arslanbenzer

Paylaş