Dilin kudretine inanıyoruz. Dolayısıyla kitaplık serimize romanları da konuk ediyoruz.
Kitabı okurken çok yoruldum, ruh dünyam karmakarışık oldu. Değmediğini düşündüğüm yerlere değdi, oyaladığım konuları önüme koydu. Benim yerime düşünmüş, yaşamış ve kendi sancılarımı bana göstermiş gibiydi. Ne hakkı vardı bilmiyorum ama yaptı. İnsanı, tüm iyi ve kötü yanlarıyla gösterdi. Karakterlerle yalnızlığımı paylaştım, sancılarımı konuştum. Bazen bir sayfayı bitirmek çok zordu. O düşündükçe ben de düşündüm. Kitap bitti ama ben hâlâ düşünüyorum.
Bir keşişle bu kadar ortak yönümüz olmasına şaşırdım. Karakterlere kızdım, üzüldüm, acıdım, sevdim. İnsanın karmaşıklığını, hayatın belirsizliğini ve düşünmenin saçmalığını hissettirdi. Postmodern metinlere gizli bir küçümsemeyle yaklaşırdım ama bu kitap buna fırsat vermedi. Tüm belirsizliklere dahil oldum, kendi belirsizliklerimi de kitaba kattım. Her cümlesi altı çizilesi olduğu için bunu da bıraktım. İnce bir kitaba bunca ağırlık sığdırması şaşırtıcıydı.
Kitabı bitirmek, bir arkadaşla sabaha kadar derin sohbet edip sabah kafa karışıklığı ve rahatlama ile uyanmaya benziyordu. Yazar, kahramanlığı ve niyetleri sorguluyorsa ben de sorgularım, bir yere varamam. Sorun değil, yazar da varamamış. Benim dile getiremediğim düşünceleri onun sözlerinde buldum. Yaptığımız şeyleri alışkanlıkla mı yapıyoruz, yoksa gerçekten inanıyor muyuz? Bunu düşünmek beni sarstı. Yıllardır düşündüğümüz şeylerin gerçekten bize mi ait olduğunu sorguladım.
Karakterlerin yalnızlığı beni üzdü. Keşişler her şeyden uzak, tanrı için yaşayan kimselerdi ama belki çevrelerinde dertlerini paylaşacak birileri olsaydı, bu kadar saplanıp kalmazlardı. Kitap boyunca, sevememiş ve sevilmemiş bu keşişlerin yalnızlığı soğuk bir evrenin parçasıydı. Tanrı dışında kimseyle derin bir bağ kurmamışlardı ve tanrıya olan bağlarını bile sorgulamışlardı. İnsanın hayatı nasıl yaşaması gerektiği, doğru-yanlış, eskitmeden yaşamanın ne olduğu gibi sorularla boğuşurken hem kendilerini hem başkalarını anlamaya çalışmışlar. Ancak sonunda ikisi de kendinden kaçamamıştı: Biri öldürülmek için dönmüş, diğeri her gün ölmeyi beklemiş.