Sınırlar Meselesi

Sınırlar Meselesi

Büşra Dilekoğlu’ndan sınırlara dair bir perspektif

Bir ötekinin kendi alanını korumak adına koyduğu sınır karşısında siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
“Benim için bugün …. yapar mısın?” 
“Maalesef, bugün buna vakit ayıracak olmak beni inanılmaz yorar ve tüm günümü etkiler.”

Bunun karşılığındaki yanıt böyle olmamalı öyle değil mi? Çünkü kırk yılda bir birisinden bir şey istediniz. Normalde assla böyle bir şey yapmazsınız ama istediniz işte. ve “reddedildiniz.” 
Zaten kültürümüzün, annemizin, babamızın bize öğrettiği şey de bu değil ki. Bir kere bu ahlakımız açısından dahi yanlış değil mi? Kibarlığa zaten inanılmaz ters. Bunun adı bencillikti sanki. Böyle bir yanıt verdiği için kendini suçlu da hissetmeli üstelik. 

Peki, adı bencillik olsun ya da ne olursa olsun…Sadece sınırını koymuştu. Tamam ama bir de şuradan bakalım; siz karşınızdaki kişi size sınırını koyduğunda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Elleriniz, ayaklarınız, kalbiniz, omuzlarınız, yüzünüz yani tüm bedeniniz orada nasıl? Rahat mısınız? Esnek misiniz? Yoksa kaskatı mı kesiliyorsunuz? Kırgınlıkla beraber gelen bir öfke mi var? Hayal kırıklığı ile gelen suçlama hali mi? 

Bir ötekiyle nasıl ilişki kuruyorsunuz? 
Yakınlığı ya da uzaklığı nasıl belirliyorsunuz? Diğeri ile size doğru/ dengeli gelen mesafeyi bulana kadar tekrar üzülecek, tekrar kızacak, bedeninizde benzer duyumsamaları tekrar hissedeceksiniz. 
Ama bir gerçek var ki; ötekinin ne yapacağı, ne söyleyeceği çoğunlukla belirsiz zaten. 
Bu yüzden onu değiştiremeyeceksiniz. Değiştiremeyeceğiz. 
Yapabileceğimiz bir şey var ama. 
Kendimize açık yüreklilikle yaklaşmak. 
ve tam böyle durumlarla
nasıl baş edeceğiz? 
burayı öğreneceğiz. 

bu yazıyı ne zaman okuyorsanız:
günaydınlar
iyi günler 
iyi akşamlar
ve çokça sevgiler.


Büşra Dilekoğlu 

Paylaş