Kayıplar ve Yaslar

Kayıplar ve Yaslar

‘Kayıp, can yakıcı bir armağandır’

Kayıplarımız var, tuttuğumuz ve tutamadığımız yaslarımız da. Bir şey nasıl ki yokken var oluyor; varken de yok olabiliyor hayatın bir noktasında. Fakat kazanın doğurduğuna inanmak kolay da öldüğünü kabullenemiyoruz çoğu zaman. 
Zor çünkü. 
Ve her kayıp çok erken. 
Kastettiğim ölüm değil yalnızca. Bazı zamanlar oluyor ki ‘ölüm gibi bi’şey oluyor ama kimse ölmüyor.’ Tutunduğumuz, varlığımızı anlamlı kıldığını düşündüğümüz direklerimiz oluyor. Yıkılmaz sandığımız direkler. 
Yıkılabiliyor. 
Öyle zamanlarda bir enkazın altında kaldığını hissedebiliyor insan. Bir daha devam etmek, yıkılanın yerine yenisini inşa etmek imkansız gelebiliyor. Yıkılanın aynısını inşa etmek imkansız belki evet. Yıkılan eskisi gibi olmuyor çünkü, olmaz. Olmasın da zaten. Evet bir sabitlik ve tutarlılık ihtiyacı içindeyiz fakat tabiat da her gün yenilenerek bir şey öğretmeye çalışmıyor mu bize?
Gecenin yerini gündüze, baharın yerini güze bırakmasında Yaratıcı’nın bir muradı var gibi. 
‘Kayıp, can yakıcı bir armağandır’ diyor Vamık Volkan. 
‘Hüzün, sana içinde sevinç getiren bir zarftır’ diyor Cahit Zarifoğlu. 
Kaybının acısını yaşayabilen ve yasını tutabilen insanı bekleyen bir armağan var. Hüznünü alıp göğsünde yeşertebilirse insan, sevinci de doyasıya yaşayabiliyor. Değişmez kuraldır; her şey zıddıyla kaim, derler. 
O yüzden tutulsun yaslar, akıtılsın yaşlar. Sonra yine güleriz, ağız dolusu.

Psikolog Mervenur Altun

Paylaş