Psikolog Büşra Dilekoğlu PDR günü özel yazısı
Bugün PDR günüymüş. Birkaç bir şey söylemek istiyorum buna dair.
PDR ‘yi kazanıp lisansa başladığım ilk yıllarda hiç de fena olmayan bir sıralamada ve İstanbul’da bir devlet üniversitesinde okuyor olmama rağmen bu çok da iyi bir şey değil, ımm ortalama falan gibi bir şekilde lanse ediyordu. Herhalde bu yüzde çift anadalla Psikoloji’ye de başladım :)
Sonraları lisans sürecinde ilerlerken her iki bölümde de “Bir saniye ya, bir hiyerarşi yok bu iki bölümde, birisi daha iyi birisi daha kötü falan değil” düşüncelerine kapıldım. Mezun olup alandaki eğitimlerime devam ettikçe de bu düşüncelerimde ne kadar haklı bir yerde olduğumu gördüm.
Esasında hepimiz insanla çalışıyoruz. İlişki kuruyoruz. Ve gerçekten ilişki kurmayı başardığımızda daha derine, içeriye ulaşabiliyoruz.
Kalitemi, güvenimi, yetkinliğimi belirleyen şey psikiyatrist, psikolojik danışman ya da psikolog (bu bölümlerin lisansından mezun) olmak değil, bu çok çok çok ufak bir kısım. Gerisi benim çabam, bu ünvanların içini doldurmak için verdiğim ama hakkıyla verdiğim emek.
Ruh sağlığı çalışanlarının hedeflerinden birisi de ruhu ve bedeni birbirine entegre etmektir. Hedefimiz bu kadar bütünleştirmekken bunca ayrıştırma neden diye sormak istiyorum?
Biribirimizin sırtından vurmak, kellesini uçurmak, ekmeğine taş koymak, “Ben daha cool”um, ben daha özelim, ben daha çok biliyorum, ben daha… daha…
Ne gerek var ki?
Gelin hep birlikte yetkinliklerimizi arttıralım, hakkıyla çalışalım, kendimizi büyütelim, geliştirelim, bütünleştirelim, dengeye ve huzura kavuşalım.
•Büşra.