"Bana savunmalarımı ver." Hande Uçak yazdı.

Birtakım radikal kararlardan sonra ya da birtakım zorluklardan sonra başladığımız terapi seanslarında kimi zaman durum öyle kötüye gider ki, kişi iyileşmekten bile vazgeçebilir.

hayat inkar edince güzel (mi?)

Bazen bir şeyler değişsin ve bizi rahatsız eden o hisler, düşünceler çıkıp gitsin, içsel çatışmalarımız sükunet bulsun isteyerek terapiye gideriz. Yaşamımızda olmasını arzu ettiğimiz ve bizi terapiye getiren sorunu ortadan kaldıracak olan o “değişim”, kendilik tanımımızda da bir şeyleri değiştirecektir. Bu bilgiyi biliş düzeyinde biliriz; esasen ‘ben’ dediğimiz kendiliğimizde bir şeyler değişeceği için hayatımızda bir şeyler değişecektir. Seanslarına düzenli devam eden bir danışan, içsel dünyasına bakmaya gönüllü oldukça bir psikolojik zihinlilik geliştirir ve içsel gerçekliğinin deneyimini gözlemleme yetisi kazanır. Hissettiklerini, düşündüklerini, duyumlarını, kendini, terapistini, terapistiyle ilişkisini ve dünyayı algılayış biçimini konuştukça öyküsünde derinleşir.

Elbette bu süreç yazıldığı kadar kolay işlemez. İçsel dünyasında derinleşen danışan, hissettirdiği nahoş hislerden korunmak için yıllarca derinlere gömdüğü meselelerin varlığını sezmeye başlar. Danışanı depresif ve kaygılı hissettiren bu durum, danışanın süreci için olumlu bir haberdir. Zihniniz, bulunduğunuz koşullarda kendilik bütünlüğünüzü koruyup sizi hayatta tutabilmek için, bilinçdışı bir yöntem olarak, kaygı ve üzüntü yaratabilecek hislerinizi bilincin dışına iterek yerine başka bir duygu, düşünce ya da davranış koyar. Psikodinamik ekolde bunlara bilinçdışı savunmalar denir.

Psikoterapi sürecinizin başında, içsel dünyanızdaki meselelerin hissettireceği hisleri deneyimlememek için belki fazlaca alışveriş yapıyordunuz. Belki bastırdığınız öfkenizden habersiz biçimde aşırı sevgi doluydunuz. Belki yastaydınız, bilmiyordunuz ve sürekli bir yerleriniz ağrıyordu. Cinsel dürtülerinizin hissettirdiği suçlulukla birini aşağılıyordunuz. Hissettireceği yoğun duygulardan dolayı önünüzdeki birçok yaşantıya kayıtsızlık hissediyordunuz. Eşinizin bir hareketiyle ona yeniden aşık olup bir hatasıyla ondan nefret ediyordunuz. Yetersizlik düşüncenize karşıt tepki geliştirerek sürekli mükemmeli arıyordunuz.

İki büyük psikanalitik kuramcı olan Anna Freud ve Charles Brenner, neredeyse her şeyin bir savunma olabileceğini vurgulamışlardır. Başka bir yöne bakmak, para harcamak, kitap okumak içerisinde savunma barındırıyor olabilir. Sizi, hoşunuza gitmeyen duygularınızı deneyimlemekten alıkoyuyorsa, savunma niteliği taşıyor demektir. Sürecinde derinleşen danışan, içsel haz ve acılarını deneyimledikçe ego kapasitesini geliştirir, bilinçdışına itilen deneyimi bilince getirir ve işlemler. Acılarıyla baş etmek için kullandığı ilkel savunma mekanizmalarını fark eder, bu yüzden onları eskisi gibi kullanamaz. Bu noktada danışan “Bana ne oldu?” diyebilir.

Eskiden çok neşeliyken ya da gece gündüz çalışıp mükemmel işler çıkartırken artık hoşuna gitmeyen zorlayıcı duyguları deneyimliyordur. Bu kaygılandırıcı olabilir; ancak bu kaygıyı da deneyimlerken aynı zamanda ilkel savunmalarının yaşamını, ilişkilerini fazlaca şekillendirmesinden sıyrılmış olur. Gerçekliğine, seçimlerine dair içgörü geliştirir, daha bütünlüklü bir kendilik algısı kazanır.

Paylaş